Abdülhamid’den Bugüne Değişmeyen Oyunlar

Doktor Mehmed Şakir’in yazma eseri, II. Abdülhamid’in 1890’dan itibaren izlediği hac sağlığı siyasetinin esasını oluşturmuş, yeniden gün yüzüne çıkmış: “Halife II. Abdülhamit’in Hac Siyaseti”. Anlaşılabilir bir üslûp ile kaleme alınmış olan eser yayına hazırlanırken mümkün olduğunca yazarın üslubuna ve imlasına sadık kalınmış.
1880’li yılların başında Asya ve Avrupa kıtalarında başlayan ve uzun süren Kolera salgını, başkent olan İstanbul’u tehdit etse de, Osmanlı idarecilerinin kenti korumak için aldıkları çeşitli tedbirler sayesinde atlatılmıştı. Hindistan’dan Mısır’a yayılan Kolera hastalığı, Paul Dumont’un “Yahudiler,
Araplar ve Kolera: 19. Yüzyıl Sonunda Bağdat’ta Cemaatler Arası İlişkiler” kitabına göre şehirde cemaatler arası çatışmalar çıkmasına, fiyat artışlarına, hırsızlığın artmasına ve daha da önemlisi kent nüfusunun yüzde beşinin kaybına yol açmıştı. Ama asıl acı kaybı Donald Quataert’a göre Mekke yaşayacaktı: hac sırasında tam 40,000 kişi kolera salgınından dolayı hayatını kaybetti.

Asıl felaket şimdi başlayacaktı: Avrupalılar kolera salgınının yayıl-masını hac ibadetinden sorumlu tuttular, Uluslararası toplantılar düzenlediler. Fransa, Rusya, Avusturya gibi Müslüman tebaası olan ülkeler de, kolera salgınının bulunmadığı zamanlarda bile umûmun sağlığı ve tebaalarının korunması bahanesiyle Müslüman tebaalarının Hicaz’a gitmelerini engellemişlerdir. Batılı Güçler, hac mevsimlerinde Hicaz’da ortaya çıkan kolera salgınlarının şiddetli olduğu dönemlerde sözde insanî gerekçelerle meseleyi milletlerarası politika gündeminde canlı tutarak, buraya müdahale için hukukî bir zemin oluşturmaya gayret etmişlerdir. Hicaz’ın ve hacıların sağlık durumunu düzenlemek gerekçesiyle toplanan milletlerarası sağlık konferanslarında alınan kararlar, salgın hastalık bahanesiyle doğrudan Hicaz’a ve Osmanlı hukukuna müdahaleye fırsat veren kararlardı. 1894 Paris, 1897 Venedik Sağlık Konferansları bu girişimlerin en uç noktasını oluşturmaktaydı.

Kolera istatistiklerinin tutulduğu kaynaklarımıza göre, salgın Rusya’da başlıyordu, 800 bin kişi koleradan hayatlarını kaybetmişti. Koşullar Osmanlıların büyük tehlikenin kendilerinden hiç de uzak olmadığını görmelerini sağlayarak, önlemler alınmasına vesile oldu.

Boğaz’dan geçecek gemilerin aranmasından, yabancı gemilere izin vermeyen katı kurallar, her ne kadar önlem alınırsa alınsın kolera salgınının önünü kesemedi ve önce Trabzon’da etkili olan kolera, daha sonra Erzurum, Erzincan ve Van’a, Edirne ve Selanik’e sıçradı. Cem Emrence’nin araştırmalarına göre Doğu sınırındaki İran, Osmanlı-lardan tıbbi yardım talebinde bulunmuştu. Karadeniz kıyısında Beserabya Bölgesi, Orta Avrupa’da Peşte kenti ve Almanya aynı dönemde salgınla karşı karşıyalardı. Daha da önemlisi, hem salgının çıkış noktası hem de salgın tartışmalarının merkezinde olan Mekke, koleraya yenik düşmüştü.

Avrupalı devletlerin hac konusunda izledikleri siyaset yanında, koleranın hac mevsimlerinde kutsal topraklarda ortaya çıkması üzerine aralarında doktorlar ve seyyahların da bulunduğu bazı Avrupalıların İslâm dini ve hac ibadeti hakkında yaptıkları maksatlı ve olumsuz yayınlar,  dünya kamuoyunu yanlış bilgilendirmiş, Osmanlı Devleti aleyhine bir durum ortaya çıkmıştır. Bunlara karşı mücadele edenlerin başında, yaptığı ilmî yayınlarla askerî doktor Mehmed Şakir Bey gelmektedir. Farklı tarihlerde veba ve kolera gibi bulaşıcı hastalıklar hakkında tıbbî araştırmalarda bulunmak ve hacıların sağlık durumlarına nezaret etmek üzere özel görevlerle Hicaz, Hindistan, Bağdat, Basra, Kamaran Adası, Yemen’de bulunan Mehmed Şakir, Haydarpaşa Hastanesi doktorlarından Mehmed Şakir Bey, bu tür yayınlara reddiyeler yazmıştır.

Şu anda oynanan oyunlar da aynı oyunlar!

Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) domuz gribini küresel salgın ilan etmesinin ardından dikkatler toplu yapılan hac ibadetine çevrildi. Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, “Bu yıl hac iptal edilebilir.” açıklaması, hacı adaylarını tedirgin etti. Yıllardır sıra bekleyen hacı adaylarını, domuz gribi yüzünden bir yıl daha kutsal topraklara kavuşamamanın endişesi sardı. Tartışmalara son noktayı Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Abdullah el Rabia koydu. Ertelemenin şu an için söz konusu olmadığını belirten Rabia, yaşlı, hamile ve özürlülere bu sene ibadetlerini ertelemeleri tavsiyesinde bulundu. Devlet olarak insan sağlığına karşı her türlü önlemi aldıklarının altını çizen bakan, Müslümanların kutsal topraklara gelmeden önce domuz gribine sebep olan H1N1 ve diğer grip aşılarını yaptırmalarını istedi. El Rabia, ülkelerinde şu ana dek 81 domuz gribi vakası görüldüğünü, bu hastaların çoğunun tedavi edildiğini aktardı. Suudi Arabistan, dünyada paniğe yol açan hastalığa karşı önlemlerini artırdı.

Dünyada domuz gribi sebebiyle ölenlerin sayısı 300’e, bildirilen domuz gripli vaka sayısı ise 60 bine ulaştı. DSÖ, hastalığı 1-2 yıl sürmesi beklenen, sınırları aşan salgın ilan etmişti.

Doktor Mehmed Şakir’in yayına hazırlanan “Hicaz’ın Ahvâl-i Umûmîye-i Sıhhiye ve Islahât-ı Esâsîye-i Hâzırasına Dair Bazı Müşahedât ve Mülahâzât-ı Bendegânemi Hâvi Bir Lâyiha-i Tıbbîye”  adlı yazma eseri, II. Abdülhamid’in 1890’dan itibaren izlediği hac sağlığı siyasetinin esasını oluşturmuş, yeniden gün yüzüne çıkmış: “Halife II. Abdülhamit’in Hac Siyaseti”. Anlaşılabilir bir üslûp ile kaleme alınmış olan eser yayına hazırlanırken mümkün olduğunca yazarın üslubuna ve imlasına sadık kalınmış; ancak, gerekli görülen yerlerde cümle bölünmesi, yeni paragraf oluşturulması, açıklanması gereken noktalara dipnotlar eklenmesi gibi uygulamalar yapılmış.

Şu anda oynanan oyunları daha farklı açılardan görebilmeniz için, Gülden Sarıyıldız

Ayşe Kavak’ın hazırladığı Timaş Yayınları’ndan çıkan “Halife II. Abdülhamit’in Hac Siyaseti” kitabı ilginizi çekebilir. Bu çalışma Hac Siyaseti alanında yayınlanmış ilk çalışma.

http://www.milligazete.com.tr/haber/abdulhamidden-bugune-degismeyen-oyunlar-138920.htm