Ekmeğe 5 Para Bile Zam Yok

Tarih 1918 yılının 11 Şubatı. İstanbul’un Sultanahmet semtini mahşeri bir kalabalık kaplamıştır. Topkapı Sarayı ile Sultan Mahmud türbesi arasındaki büyük cadde, caddeye çıkan sokaklar, pencereler, damlar, ağaçlar ve hatta türbe etrafındaki duvarlar tıklım tıklım doldurulmuştur. Bütün halk derin bir teessür içindedir. Kadın-erkek, çoluk-çocuk. genç-yaşlı, binlerce insan ağlayıp hıçkırmakladırlar. Hıçkırıklar arasında, birçoğunun dudaklarından şu sözleri duyulmaktadır “Babamız, bizi bırakıp nereye gidiyorsun?..”
Evet anlaşıldığı gibi bir cenaze merasimi yapılmaktadır. Otuz dördüncü Osmanlı Padişahı Halife-i Müslimîn Sultan II. Abdülhamid bir gün önce vefat etmiştir. Ve cenaze merasimindeki bu manzara, tahttan indirilişi Üzerinden 9 yıla yakın zaman geçmesine rağmen, onun ıınutıılmadığını, halâ çok sevildiğini göstermektedir.
Çünkü, II. Abdülhamid, saltanatı esnasında bir taraftan büyük dünya güçlerine karsı dişe diş siyasî mücadele verir, diğer taraftan ülke içinde hizmetlerine hizmet katarken, halkın günlük sıkıntılarına yakın ilgi göstermekten de geri durmamıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, bu konuda çok sayıda belge bulunmaktadır.
Belediye Kararına Müdahale

Halk ne zaman sıkıntı çeker? Elbette ekmek, yağ gibi temel gıda maddelerinin bulunmadığı veya fiyatlarının çok yükseldiği zamanlarda… Yine günlük hayatı çerçevesinde halk için bir başka sıkıntı sebebi, kışın odun ve kömür bulunmaması veya bulunsa bile fiyatlarının aşın yüksek olmasıdır. Hele, ısınma aracı olarak sadece odun ve kömürden faydalanıldığı eski dönemlerde, bunların eksikliği ve pahalılığı çok daha fazla önem arzetmektedir. Halkı sıkıntılardan kurtarma görevi ise, tabi-î idarecilere düşmektedir.
İşte bu safhada Sultan II. Abdülhamid’in ne kadar hassas olduğunu çeşitli örneklerle ele alacağız.

1899 yılında buğday fiyatlarında meydana gelen bir artış dolayısı ile ekmeğe de zam yapılması söz konusu olunca, Padişah duruma müdahale etme ihtiyacı duymuştur. Bu hususta sâdır olan iradeden anlaşıldığına göre, “Buğday fiyatının artmasından dolayı ekmeğin fiyatına beş para zam yapılması gereği Şehremaneti (Belediyeden)  duyurulmuştur. Bunun üzerine Padişah derhal emir vererek, Ticaret Odası ve Şehremanelî’nden lâzım gelenlerden oluşan bir komisyon kurulup ekmek fiyatının artmasını önleyecek tedbirlerin alınmasını istemiştir.” (Hususi irade, no. 18, 9 S 1317). Bu minval üzere toplanan komisyon meseleyi görüşmüştür. Varılan karara göre, “Fırınlarda gerekli tedkikat yapılıp yeni bir çeşni tutularak (bir çuval undan hangi kalitede ve ne kadar ekmek çıktığının tesbiti) haksız fiyat artışının önleneceği, bu sure içinde tüccarın fırıncılara çuvalı seksen beş kuruşa un vermeyi taahhüt ettikleri bildirilmiştir. Sultan II. Abdülhamid de alınan tedbiri yerinde bularak bu durumda ekmek fiyatının artmasına gerek kalmayacağını, ancak yine de tedbirlerin alınmaya ve kontrollerin yapılmaya devam edilmesini irade etmiştir” (Hususi irade no. 20, 11 S 1317).

“Fiyatlar Geçici Bile Artmamalı”

Görüldüğü üzere, Padişah o kadar meşguliyeti arasında ekmek fiyatlarıyla da ilgilenmektedir. Tabiî Osmanlı Devleti’nde fiyatlar uzun süre sabit kalabildiği için, sık sık bu tür müdahalelere ihtiyaç kalmamaktadır. Ama gerek duyulduğu anda da müdahaleden kaçınılmadığı ortadadır. Nitekim 1907 yılında yine böyle bir müdahale ihtiyacı ile karşı karşıya kalındığı anlaşılmaktadır.

2 Haziran 1907 tarihli bir Sadarat tezkeresinde, kısa bir süre için ekmek fiyatlarına beş para zam yapılması istenmekte ve nasıl olsa yağmurlar yağmaya başladığında ekmek fiyatlarının tekrar düşeceği belirtilmekteydi.
Sadaretin bu tezkeresi üzerine Sultan II. Abdülhamid’in tavrı, ekmek fiyatlarının geçici olarak bile artmaması için ne kadar kararlı olduğunu belgelemektedir. Nitekim Saray Başkâtipliğinden 3 Haziran 1907 tarihinde Sadaret tezkeresine cevap verilmiş ve şu hususlar vurgulanmıştır:
“Hayreddin Paşa merhumun sadareti esnasında bu tür istekler geldiğinde Padişah’ın ne yolda karar verdiği bilindiği halde, böyle bir talepte bulunulması yersiz karşılanmaktadır. Dolayısı ile zam yapmak yerine yapmamanın çaresine bakılmalıdır. Çok şükür ki, memleketin her tarafında yağmur yağmaya başlamıştır. Yapılacak iş, tüccarın teşvik edilerek vilayetlerden zahirenin gelişini kolaylaştırmak ve hızlandırmaktır. İcab ederse zahire ihracatı tahdit edilmeli veya şayet gerekirse fiyat farkı Şehremaneti’nce karşılanmalı ama her halükârda ekmek fiyatları arttırılmamalıdır” (Hususi irade no. 60, 20 R 1325).
Yakacak Sıkıntısına Tedbir

Yine 1907 yılının Temmuz ayında, bu defa vatandaşın yakacak sıkıntısı çekmemesi için gerekli tedbirlerin alınması hususunda Padişah’ın tebligatta bulunduğu anlatılmaktadır. Buna göre “Halihazırda İstanbul’da bulunan odun ve kömür miktarı, önceki seneye göre yarı nispetindedir. Buna rağmen, vilâyetlerden yakacak gönderildiğine dair bîr işaret bulunmamaktır. Eğer bir iki ay içinde ihtiyaca yetecek yakacak gelmezse, kış mevsiminde zorluk çekilecektir. Ayrıca odun ve kömür fiyatlarının haddinden fazla olması halkın zararına olacağından fiyatların önceki senelerdeki miktarları aşmaması için Meclis-î Vükelâ (Bakanlar Kuruluj)’nın gerekli tedbirleri alması İrade edilmektedir” (Hususi irade no 8,6 C 1325).
Fırıncı Ve Kasapların Yola Getirilmesi


1907 yılının Eylül ayında ise. fırınların ihtiyaca yetecek kadar ekmek çıkarmadığı görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, fırıncılar, daha önceki zam istekleri kabul görmeyince bu yola başvurmaktadırlar. Fakat Padişah, olayı kesinlikle kabul etmeyerek, hemen bir irade ile duruma müdahale etmiştir. İradede belirtildiğine göre, “Bu kere bazı fırınlarda az ekmek çıkarıldığı tesbit edilmiştir. Bu duruma Padişah’ın katiyyen rızası yoktur. Dolayısı ile fırıncıların ihtiyaca yetecek kadar ekmek çıkarmaları ve ahalinin sıkıntı çekmemesi sağlanmalıdır” (Hususi irade no 78, 28 B 1325).
Sözün burasında Sultan Abdülhamid’e on beş yıl süre ile Başkâtiplik yapmış olan Tahsin Paşa’nın bir hatırasını nakletmekte fayda vardır. Tahsin Paşanın (Yıldız Hatıraları, s. 192) belirttiğine göre ülkemizdeki ilk tanzim satışı uygulamasını, yine halkın günlük sıkıntılarının giderilmesi düşüncesine yönelik olarak Sultan Abdülhamid gerçekleştirmiştir. Hadisenin gelişimi ise şu şekilde olmuştur: Osmanlı Devleti için felâketler getiren 93 Rus Harbi münasebetiyle, tedavüle çıkarılan kaimelerin değerinin düşmesi sonucu ekonomik kriz başgöstermiş ve şikâyetler artmaya başlamıştı. Bu arada, celepler de et temininde güçlükler çıkarıyorlardı. Halkın büyük bir kısmının et tedarik edememekte olduğu haberi arzedilince, Padişah bu duruma büyük teessür göstermiş ve hemen tedbir olarak şu emri vermişti:
‘Daire-i askeriye müteahhitlerinden yeteri kadar koyun alınsın. Geceden her kasap dükkânının yanına tezgâhlar kurulsun, koyunlar kesilerek bu tezgâhlarda Şehremaneti marifetiyle ve ucuz fiyatla ahalive satılsın.”‘
Padişah’ın bu emri üzerine gerekli yerlere tebligat yapılmış ve ertesi gün halk ucuz fiyatla et yeme imkânına sahip olmuştu. Kasaplar da, hiç akıllarına getirmedikleri bu tedbirin devanı etmesi halinde büyük zarara uğrayacaklarını idrak ederek, insaf ve itidale gelmişler, halkın et İhtiyacını makul fiyatlarla karşılamaya devam etmişlerdi.
Şu ana kadar vermiş olduğumuz örneklerin ortaya koyduğu gibi, Sultan II. Abdülhamid halkın en ufak zarar görmesine dahi tahammül edemeyip, imkânların zorlanarak, bu sıkıntıların giderilmesini devlet adamlarından islemektedir. O’nun bu tavrı sık rastlanılan bir durum olduğu için, verilebilecek örneklerin bir hayli fazla olacağı şüphesizdir. Fakat birkaç misâl bile, bu konuda yeterince fıkır sahibi olmamızı sağlamaktadır. Dolayısı ile konuyu fazla uzatmamak için, son bir iradesini daha nakletmekle yetineceğiz. Ekmek fiyatları 1907 yılının Eylül ayında yine gündeme gelmiş ve önceki yıllara göre mahsulün az olmasının, ekmek fiyatlarının yükselmesini gerektireceği iddia edilir olmuştur. Meseleyle ilgili olarak sâdır olan bir iradede, durum şu şekilde değerlendirilmiştir:
“Bu yıl mahsulün az olduğu şeklinde söylentiler var ise de, Sadaret tarafından yapılan tahkikatta, İstanbul’a gelen zahirenin geçen yıllardan az olmadığı tespit edilmiştir. Anlaşıldığına göre, bazı îhtikârcılar, mevcut hububatı toplayıp stok yapmaktadırlar. Bunların maksatlarının, ellerindeki zahireyi bilâhare yüksek fiyatla satmak olduğu aşikârdır. Devletin görevi ise halkın İhtiyaçlarının temini için gerekil tedbirleri almaktır. Bu sebeple ekmek ve yakacak gibi bazı zaruri İhtiyaç maddelerinin fiyatlarının çoğalmasını önleyecek kararların alınması İrade edilmiştir.”‘ (Hususi irade no 31,13 ş 1325).
Ortaya konulan örnekler Sultan II. Abdülhamid’in halkın meseleleri ile iç içe olduğunu gösteriyor. Bunun yanında, kendisinin sarayında çok mütevazı bir hayat sürdüğü de vakıadır. Zaten bu özelliği dolayısı ile değil midir ki, halk onu cânı gönülden sevmiş ve hiçbir zaman da unutmamıştır. Bazıları için “Kızıl Sultan” olsa bile Türk milletinin gönlünde o her zaman “Cennet-mekân Sultan II. Abdulhamid Han”dır.

(Dr. Vahdettin Engin – Tarih ve Medeniyet Dergisi – Haziran 1994 – sayı 4)

“Ekmeğe 5 Para Bile Zam Yok” üzerine 2 yorum

  1. böyle bir insanı biz yıllarca hain olarak tanıdık. okuduğum herşeyden nefret ediyorum allah belasını versin bize bu kişiliği yanlış anlatanların

  2. büyük türk hakanı sultan abdülhamid han. seni bize hain olarak tanıtanlar yatack yer bulamasın inşallah.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir